blank

Assassin’s Creed IV: Black Flag İnceleme

Assassin’s Creed 2008 Mayıs ayında Ubisoft tarafından ilk oyunuyla piyasaya çıkmıştı. Gerek hikayesi, gerek oyun mekanikleri ve görselliği ile Assassin’s Creed gerçekten dönemi için çok güzel bir oyundu. Tam anlamıyla olmasa da açık dünya bir oyun yapısına ve eğlenceli bir oynanışa sahipti. Ardından 2009 Kasım ayında gelen Asssassin’ s Creed II, aynı ilk oyun gibi büyük bir ilgi topladı. Daha sonrasında gelen pek çok devam oyunuyla Ubisoft hayranlarını serinin peşinden sürüklemeye devam etti fakat bu oyunların pek çoğu ayrı bir oyundan ziyade ek paket gibiydi adeta. Assassin’s Creed serisi uzun bir süre bu şekilde devam etti. Dediğim gibi serinin diğer oyunları aynı mekaniklere sahip ve sadece hikayenin değişmesinden ibaretti, köklü değişiklikler bulunmuyordu.

Black Flag, ilk kez Ubisoft tarafından E3 oyun fuarında tanıtıldığında gerçekten büyük ilgi toplamayı başarmıştı. Gerek daha önceki oyunlardan farklı olan konusu, gerek grafiksel değişimi, gerekse oyun mekaniklerine eklenen özellikler oyun serisini bambaşka bir seviyeye çıkartmış gibi görünüyordu. En büyük artısı ise bu sefer tamamen açık dünya bir oyun yapısı ve kendi gemizini yönetme imkanı sunmasıydı. Black Flag’ in geliştirilme aşaması, serinin diğer oyunlarına nazaran daha sessiz ve derinden yürütüldü. Ubisoft tarafından yapılan tek tanıtım oyunun çıkış tanıtımı videosu oldu. Oyun 2013 Kasım ayında piyasadaki yerini aldı, peki yeni Assassin’s Creed oyunu bizlere neler vaad ediyor?

a1

Oyun, Korsanlığın Altın Çağı olarak bilinen 1715 yılında geçiyor. Karakterimiz, Edward Kenway adında bir korsan. Oyuna başladığınız zaman hiç bir şeyi olmayan bir karaktere sahipsiniz ama bu durum elbette bu şekilde devam etmiyor. Oyunda ilerledikçe karakterinize ve geminize çeşitli yükseltmeler yapıyorsunuz ve bunun oyuna büyük bir katkısı oluyor. Öncelikle oyun haritası gerçekten daha önce hiç bir Assassin’ s Creed oyunun da görmediğimiz derecede bir büyüklüğe sahip ve bu harita tamamıyla gezilip, görülebilir durumda. İsterseniz hiç bir görevle uğraşmadan gidip bu koca dünyayı dolaşabilirsiniz. Görevler daha önce ki oyunlara benzer şekilde ilerliyor. Ana bir hikaye var, bunun yanında pek çok yan görev ve gizli ganimetler sizleri bekliyor. Öncelikle ana hikayeden bahsetmek gerekirse, serinin daha önceki oyunlarından I ve II. oyun gerçekten kaliteli ve güzel bir hikayeye sahipti ama nedendir bilmiyorum Black Flag’ in hikayesi ve atmosferi oyuncuyu daha bir sarıyor ve içine çekiyor. Bundan dolayı kendinizi Edward Kenway yerine koymanız çok kolaylaşıyor. Karakterlerin diyalogları, görevler, hikayenin sizi sürüklediği mekanlar gerçekten çok güzel hazırlanmış. Özellikle oyunda eski İngilizce’ ye sahip pek çok diyalog ile karşılaşacaksınız ve buda gerçekten sizi atmosfere çeken büyük etkenlerden bir tanesi.
Oyunda karada gerçekleştirdiğiniz görevlerin yanı sıra belki de daha çok zamanınız denizlerde gerçekleşen görevler alıyor. Ama bu görevler genelde aynı mantıkta tutulmuş, başka bir gemiyi ele geçirmek, bir gemiyi takip etmek veya bir yerleri keşfetmek şeklinde ilerliyor. Belki daha zengin bir görev içeriği sağlanabilirmiş ama bu durum oyuncuyu o kadar da rahatsız etmiyor, çünkü denizde bu görevleri gerçekleştirirken başa çıkmanız gereken pek çok şey var. Peki nedir bunlar? Fırtına, düşman gemiler ve hatta düşman bölgelerin kaleleri size hiç kolay zamanlar geçirtmiyor. Deniz görevlerinde başarılı olabilmeniz için gereken en önemli şey; gemizini sürekli olarak güçlendirmeniz ve taktiksel hareket etmeniz olacaktır. Bodoz bir şekilde yapacağınız gemi savaşları başlarda kolay da olsa, bir süre sonra işe yaramıyor ve sonucunda geminiz batıyor.

Burada oyunun dövüş sistemini ikiye ayrılabiliriz. Bunlar karada gerçekleştirdiğiniz ve denizde gerçekleştirdiğiniz dövüşler. Karada gerçekleştirdiğiniz dövüşler daha önceki Assassin’ s Creed oyunlarından pek farka sahip değil gibi görünse de kesinlikle daha hızlı ve esnek bir hale getirilmiş. Bunun yanı sıra karada sağa sola tırmanmanız, koşuşturmanız da aynı şekilde bu hızdan yeterli seviyede nasibini almış diyebilirim. Karada gerçekleştirdiğiniz görevler, serinin daha önceki oyunlarına göre daha fazla seçeneğe sahip ama bunun yanında görevlerin pek çoğunda oyunun biraz suikastçilik temasından saptığını söylememde de yarar var. Evet, malesef oyun sizlere güzel bir deneyim sunuyor fakat eski oyunlarda ki gibi tam bir suikastçi olmayı asla beklemeyin. Daha çok seriden bağımsız bir gizlilik-aksiyon temasına sahip bir oyun düşünün. Burada bahsettiğim gizlilikte aslında sizin elinizde, eğer istiyorsanız düşmanlarınızla göğüs göğüse çarpışarak da bu görevleri tamamlamanız mümkün bir hale gelmiş. Bu durum elbette ki kötü bir şey değil, Ubisoft’ un oyunculara kendi seçimlerini yapma şansını vermesi büyük bir artı. Bu görevler sırasında oyuna yeni eklenmiş pek çok mekanik sizlere avantaj sağlıyor. Alarm zillerini sabote etmek, çalılara saklanarak ilerlemek, düşmanlarınızın dikkatlerini dağıtmak için kullanabileceğiniz çeşitli özellikler serinin diğer oyunlarından çok daha güzel kullanılmış ve işlevsel bir hale getirilmiş.

a2

Deniz dövüş sistemine bakarsak; üzerlerinde fazlasıyla uğralışmış olduğunu daha ilk görevde anlıyoruz. Oyunda gemi kontrolü gerçekten güzel hazırlanmış. Geminizin dalgalara karşı, diğer gemilere karşı verdiği tepkiler fazlasıyla gerçekçi olmuş. Bu arada yazının yukarıdaki bölümlerinde de bahsettiğim denizde fırtınalı havalarda oluşan zorluklar gerçekten oyuna eğlence katmış. Oyunun zaten daha ilk görevlerinden bir tanesinde buna hazırlık amaçlı bir eğitim görevi yer alıyor. Başlarda pek bir problem değilmiş gibi görünebilir ama aynı anda birden fazla gemiyle uğraşırken başlayan fırtına, size gerçekten zor anlar yaşatıyor yada bir kaleyi ele geçirmeye çalışırken oluşan fırtına hiç hoş bir durum yaratmıyor. Çoğu zaman geminizle kıvrak hareketler yapmanız gerekiyor. Oyunda, gemi savaşlarında ve dalgalara karşı verdiğiniz savaşlarda kullanmanız üzere siper alma bulunuyor. Gerekli kısayolu zamanında kullandığınız takdirde düşman gemilerinden ve dalgalardan olabildiğince az hasar alıyorsunuz. Az önce bahsettiğim geminizi yükseltme işlemi için gerkeli olan malzemeleri, diğer gemilerden oldukça kolay bir şekilde elde edebiliyorsunuz veya bunları kasaba ve şehirlenden de satın alıp, satabilme şansına sahipsiniz.

Oyun arayüz ve oynanabilirlik açısından serinin diğer oyunları ile aynı seviyede, gayet güzel. Arayüz zaten ufak bir kaç değişkliğin dışında tamamen aynı tutulmuş. Oynanabilirlik ise yukarıda bahsettiğim gibi daha akıcı ve hızlı bir hale getirilmiş diyebilirim. Bu durum gerçekten seri için iyi bir şey, o eski oyunlarda bulunan hantal suikastçinin yerini çevik, saldırgan ve hızlı bir suikatçi almış. Bunun dışında oynanışta büyük farklılıklar bulunmuyor. Serinin hala daha en büyük eksiklerinden bir tanesi yapay zeka(sızlık) malesef olduğu gibi devam ediyor. Düşmanın 20m ötesinde gözünün içine baka baka başka bir düşmanı öldürüyorsunuz ama hiç bir tepki ile karşılaşmıyorsunuz. Bu durum biraz can sıkıcı olabiliyor.

 

Grafik, ses ve müzik

Oyun grafik olarak serinin diğer oyunlarına ciddi anlamda fark atmış. Ubisoft’ un grafik motorunda ciddi değişikliklere gittiğini anlamak gerçekten kolay. Black Flag belki de PC formatına geçilirken optimizasyon yönünden en düzgün geçirilmiş Assassin’s Creed oyunu olabilir. Yine tamamen kusursuz değil elbette ama oyuncular için konu Ubisoft olduğu zaman bu normal bir durum halini aldı artık. Grafiksel olarak karakterler, çevre yapıları, gemiler, deniz ve görebileceğiniz her şey gerçekten göze hoş geliyor. Özellikle karakterlerin ara sinematiklerde göreceğiniz animasyon, mimik ve hareketleri çok başarılı olmuş. Oyun içerisinde Edward’ ın animasyonları, çevrede ki objelere verdiği tepkiler ise tek kelimeyle kusursuz diyebilirim.
Seslere baktığımız zaman, yazının başlardında söylediğim gibi diyaloglar, bu diyaloglarda kullanılan dil ve seslendirmeler çok kaliteli ve sizi oyunun atmosferine sokmayı kolaylıkla başarıyor. Aynı şekilde çevre sesleri de oldukça başarılı. Özellikle gemizle açık denizlere doğru yol aldığınız zamanlarda tayfanızın diyalogları ve söylediği şarkılar oyun atmosferini doruklara çıkartıyor.
Müzikler ise serinin diğer oyunlarında da olduğu gibi gerçekten kulağa hoş geliyor. Korsan temasına oldukça uygun müziklere sahip. Aksiyonun durumuna, şehir ve deniz atmosferine müzikler Black Flag’de sizleri bekliyor. özellikle oyunu bitirdiğiniz zaman çalan şarkı ile beni mest etti diyebilirim.

a3

Sonuç olarak baktığımız zaman, daha önceki Assassin’s Creed oyunlarını sevin yada sevmeyin sizi PC başında uzun ve eğlence dolu saatler bekliyor. Serinin hayranları için zaten bir şey demeye gerek olduğunu sanmıyorum. Üzülecekleri tek konu bahsettiğim gibi oyunun suikastçı temalı bir oyundan ziyade, korsan temasına sahip olması olabilir ama kesinlikle kaliteli bir korsan oyunu. Ubisoft, Assassin’s Creed IV: Black Flag’in her tür oyun sever tarafından mutlaka oynanması gereken bir yapım olmasını sağlamış. Hepinize bol oyunlu günler dilerim.