blank

BioShock Infinite İnceleme

FPS ve RPG türlerini bir araya getiren pek çok oyun oynadık yıllardır. Bu türe ait oyunların bir kısmı gerçekten oyun piyasasında efsanevi bir yere sahip olmayı başarırken, diğer bir kısmı ise tür adına kötü birer örnek olmaktan öteye geçemediler. FPS oyunlarını düşündüğümüz zaman insanların çok yüksek beklentileri olmaz genellikle, hoş görsellik, aksiyon dolu saatler, orta seviye bir hikaye yeterlidir genelde FPS türü için. Lakin, işin içine RPG öğeleri de girdiği zaman insanların beklentileri değişir, kaliteli bir hikaye, çizgisel olmayan özgür bir oyun yapısı, kaliteli RPG öğeleri ve tabi tüm bunlardan daha da önemlisi oyunun atmosferidir. Oynadığımız FPS – RPG türüne sahip oyunların kalitesi de aslında bu noktada ortaya çıkıyor. Eğer ki oyun bizleri kendi dünyasına çekemiyor, yönettiğimiz karakterin yerinde olduğumuz bize hissettiremiyorsa, ne grafikler, ne hikaye, ne harcanın paraların hiç bir anlamı kalmaz.

Peki bu şekilde bizleri etkileyen kaç FPS – RPG türüne sahip oyun var? Genel olarak bakıldığı zaman gerçek anlamda büyük işler başarmış olan bu türde oyunların sayısı oldukça sayılabilir bir seviyede. Tür için söyleyebileceğimiz oyunlar var ve bunların neler olduğunu hepiniz oldukça iyi biliyorsunuzdur diye düşünüyorum. Fakat, gerek hikayesi, gerek bu hikayenin mükemmel bir seviyede anlatılışı, gerekse oyun atmosferi olarak asla unutulmaması gereken oyunlardan bir tanesi kesinlikle BioShock’ tur. Dağıtımcılığını 2K Games’ in ve yapımcılığını ise Irrational Games’ in yaptığı BioShock 2007 yılında piyasada yerini almıştı ve bu dönem için gerçek anlamda büyük bir ilgiyle karşılaşmıştı. Oynayan oyuncuların halen daha bu efsanevi oyunu unutabildiğini sanmıyorum.

Aradan geçen 3 senenin ardından karşımıza BioShock 2 adında serinin devamı niteliğinde bir oyun çıkmıştı. İlk oyunun hayranları tarafından beklenilen şekilde efsanevi bir oyun olmasa da yine de kesinlike kaliteli bir devam oyunuydu. İlk oyunda olan atmosfer, hikaye, hikaye anlatımı gibi şeylerin hepsi yeni oyun için de geçerliydi fakat belki en büyük problemi ilk oyunun üzerine yenilikçi olarak çok bir şey katmamasıydı. Ayrıca bir problem daha vardı, bu problem oyunun yapımcısının Irrational Games yerine 2K Games’in kendi oyun stüdyoları olmasıydı.
Çok geçmeden 2012 yılında 2K Games oyuncuların beklediği haberi verdi. BioShock’ a yeni bir devam oyunu geliyordu ve oyunun yapımcı firması yeniden Irrational Games’ di. Serinin hayranlarını gerçek anlamda heyecanlandıran bir haber olmuştu bu. Ardından gelen tanıtım videoları, oynanış videoları bu heyecanın daha da artmasına neden olmuştu. Çok geçmeden 2013 yılında BioShock Infinite piyasada yerini aldı. Peki neydi bu BioShock Infinite? Serinin efsaneliğini devam ettirebilecek bir yapım mıydı? Yoksa 2. oyunla birlikte düşen tempoyu daha da mı düşürecekti? Şimdi bunu hep birlikte öğreneceğiz.

b2

Devam oyunu ama aslında değil

BioShock Infinite serinin önceki oyunlarının devam oyunu olarak piyasaya sürülmüş bir oyun fakat bu devam meselesi sadece oyunun taşıdığı isimden kaynaklanan bir şey. Oyun hikaye anlamında daha önceki BioShock oyunlarıyla herhangi bir bağlantıya sahip değil. Tamamen farklı bir hikaye, farklı karakterler ve farklı bir dünyada geçen oyun daha giriş ekranından bizleri etkilemeyi başarıyor. Oyunun ilk başlangıç ekranında da hemen fark edeceğiniz üzere, değişen şey sadece oyun dünyası ve hikayeyle sınırlı kalmamış. Seri görsel anlamda da büyük bir değişim geçirmiş durumda, yenilenmiş grafikler değil elbette burada bahsettiğim. Yapı olarak daha Steampunk bir atmosfer yeni oyunda bizleri karşılayan ilk büyük değişim. Ayrıca eski karanlık ve korkutucu oyun atmosferi de artık değişmiş durumda. Durun! bunu hemen kötü bir şey gibi düşünmeyin, oyun dünyası gerçek anlamda şimdiye kadar gördüğüm ve beni en çok etkileyen dünyalardan bir tanesi şüphesiz. BioShock’ un ilk oyununda yaşadığınız o harika atmosfer deneyimini bu oyunda da yaşayacağınızı daha şimdiden söylemem kesinlike yanlış olmayacaktır. Ayrıca diğer bir değişiklik ise görselliğin artık eskisinden daha karikatürize bir yapıya sahip olmasıdır. Bu durumda kesinlikle oldukça iyi düşünülmüş, zaten oyunun hikayesini ve dünyasını gördüğünüz zaman, bu görselliğin atmosferi tamamlamak için gerekli olan bir şey olduğunu anlayacaksınız.

Oyun hikaye olarak aslında bizlere Amerika’nın tarihi gelişiminden bahsediyor. Tabi tüm bu gelişimi bizlere alternatif bir evrende gösteriyor, yani gerçekçi, birebir ilerleyen bir tarih değil burada karşımıza çıkan şey. Oyun boyunca yöneteceğimiz karakterin adı, Booker DeWitt. Eski Pinkerton ajanı olan Booker, Columbia adına sahip bir gökyüzü şehrine gönderilir. Burada yerine getirmesi gereken görev ise; yıllardır burada esir olarak tutulan Elizabeth isimli bir kızı kurtarmak.

Hikayeden daha fazla bahsedip olayın tadını kaçırmak istemiyorum, devamını sizin görmeniz daha iyi olacaktır. Hikaye olarak oldukça yaratıcı bir oyun olmuş diyebilirim BioShock Infinite. Esir tutulan bir kız ve onu kurtarmak isteyen bir adam… bu size biraz klişe gelmiş olabilir fakat gerek bu hikayenin devamı, gerek işlenişi ve gerekse karakterleri kesinlikle klişeden çok uzak şeyler. Oyuna ilk başladığınız anda bu durumu zaten fark edeceksiniz.

b3

Aksiyon başlasın!

Bu harika, uçan şehre ilk ayak bastığınız zaman sizi masalsı bir atmosfer karşılıyor. Etrafta gezinen insanların aralarında geçen sohbetler, çevrede göreceğiniz mimari yapılar ve daha pek çok şey sizin oyun dünyasına girmeniz için yaratılmış adeta. Herşey bu kadar güzel bir şekilde ilerlerken, bir anda olanlar oluyor ve ortalık karışıyor. Ardından kendinizi bir anda aksiyonun içinde buluyorsunuz. Oyun boyunca kullanabileceğiniz silah çeşitliliği oldukça yeterli bir seviyede tutulmuş. Bu konuda kesinlikle hiç bir sorun yaşamayacaksınızdır. Silahlardan bahsetmişken oyunun dövüş sisteminden biraz bahsetmek gerek elbette. Oyunun dövüş sistemi, genel yapı itibariyle normal bir FPS oyunu mantığında ilerliyor. Tabi o kadar da sıradan bir FPS değil… Oyun boyunca kullanabileceğiniz silah çeşitliliğinin dışında, sahip olduğunuz ve olacağınız bir takım özel büyülü güçlerde söz konusu durumda. Bunlar oynanışı kesinlikle eğlenceli bir hale getiren etkenlerden olmuş. Oyunun oynanışını etkileyen bir diğer şey ise şüphesiz, Elizabeth! Bu hanım kızımız oyun hikayesinde bu kadar etkin bir role sahip olmasaydı, oyun için durumlar büyük ölçüde değişebilir ve bizleri bambaşka bir oyun bekliyor olabilirdi. Oyunun tüm hikayesi neredeyse Elizabeth üzerinden anlatılıyor (ne demek istediğimi oyunu oynadığınız zaman anlayacaksınız) ve bu anlatım gerçek anlamda efsanevi! Bir anda Elizabeth konusuna neden geçtiğimi merak ediyor olabilirsiniz. Bunun en büyük nedeni Elizabeth’ in düşmanlarımıza karşı verdiğimiz savaşta, her zaman bizim yanımızda olan bir yardımcı olması. Canınız azalınca size sağlık malzemesi temin eder, merminiz bitince size mermi bulur ve bunun gibi daha pek çok konuda Elizabeth oyun boyunca sizin yanınızda olacak.

Oyunun genel olarak ilerleyişine baktığımız zaman, her bölümde bu koca şehrin farklı yerlerine yolculuk yapıyoruz. Cıvıl cıvıl ortamlardan, iç boğucu ortamlara çok çeşitli bir oyun dünyası sizleri bekliyor BioShock Infinite’ de. Fakat bu oyun dünyasında yerine getirdiğimiz görevler sırasında oyunun biraz çizgisel ilerlediğini fark ediyoruz. Bunun yerine daha özgür olabileceğimiz bir oyun yapısı çok daha iyi olurdu böylesine bir oyun için. Elbet o zaman da hikayeden bazı kopmalar olma ihtimali olabilirdi tabi. O yüzden bu konuda oldukça nötr kaldığımı söyleyebilirim, kesin bir karara varabilmiş değilim. Bunun dışında oyunda bulunan RPG öğeleri de biraz zayıf kalıyor gibi. Neyse ki bu açığı oyunun atmosferi, hikayesi ve sanatsallığı gibi şeyler hemen kapatmayı başarıyor. Oyunu bitirene kadar bu tip eksiklikler asla dikkatini çekmiyor.

b1

Görsellik ve sesler

BioShock Infinite, görsel anlamda tam bir şölen diyebilirim. İnanılmaz seviye de gerçekçi modellemeler, kaplamalar bu oyunda yok! Olmaması gerekiyor zaten! Oyunun görselliği adeta bir sanat eseri tadında hazırlanmış ve bunu yaparken hiç bir şekilde bilgisayarınızı zorlamayacağına emin olabilirsiniz. Ortalama seviye bir bilgisayarla oyunu rahatlıkla yüksek ayarlarda oynayabilirsiniz. Şehir ve karakter modellemelerinin dışında, görsel anlamda oyunun animasyonları da gerçekten oldukça kaliteli bir işçilikle hazırlanmış. Dediğim gibi görsel anlamda oyun tam bir sanat eseri!
Sesler ve müziklere bakacak olursak, karakter seslendirmeleri, çevre sesleri sizi atmosfere bağlamak için elinden geleni yapıyor ve bu işte başarılı da oluyor. Özellikle karakterlerin seslendirmelerinden duygularını, düşüncelerini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Bir yerden sonra giren ara sinematikler yada sadece Elizabeth ile aranızda geçen diyaloglar, size adeta bir sinema filmi izliyormuşsunuz hissi vermeye başlıyor. Oyun müziksel anlamdaysa dönemine oldukça uygun diyebilirim. Yapımcı firma müziklerin seçimi konusunda da oldukça başarılı bir iş çıkartmış, bunu zaten daha oyuna başlamadan önce menüde anlıyorsunuz.

b4

Irrational Games gerçekten büyük bir hızla geri dönmüş. Sanırım 2013 yılında gördüğümüz en iyi oyunlardan bir tanesidir BioShock Infinite. Bu durum sadece görsellik yada hikayeden ötürü değil elbette, oyun bir bütün olarak efsanevi! Elbette bazı ufak eksiklikler yok değil ama tüm bu artıların yanında pek dikkat çekecek şeyler değil diye düşünüyorum. Bu arada bahsetmek istediğim diğer bir önemli nokta; BioShock Infinite serinin artık son oyunu… Evet, bu gerçekten üzücü fakat 2K Games bu şekilde bir karar almış durumda. BioShock adına sahip yeni bir oyun göremeyeceğiz artık. Yine de seriyi sonlandırmak adına yapılabilecek sanırım en iyi oyundur BioShock Infinite. Pek çok oyuncunun zaten çoktan oyunu oynayıp, rafta yerine kaldırmış olduğunu düşünüyorum ama eğer henüz böylesine güzel bir oyunu oynamamak gibi bir hata yaptıysanız, en kısa zamanda bu oyunu edinmeniz gerekmekte! Hepinize bol oyunlu günler dilerim.