Dying Light inceleme
2015’e damga vuracak oyunlardan birinin kesinlikle Dying Light olacağını söyleyerek incelememize başlayalım. Uzun süredir tüm zombi severler için beklenen oyunlardan bir tanesi de Dying Light olduğunu da düşünürsek, aslında kişisel olarak beklentilerimi çok büyütmüştüm.
Oyuna başlayıp biraz oynadıktan sonra Dead Island oynayanlar hemen diyecekler ki, bu oyun çok benziyor Dead Island’a ama yine de size diyorum ki birazda olsa benziyor fakat Dying Light bambaşka. Öncelikle söylememiz gereken şey şu; Dying Light oyun yapımcıları tarafından gayet eğlenceli bir hale getirilmiş. Parkur olayı ve açık dünyası oldukça güzel ve kendini oynatıyor.
Gelelim akla gelen en büyük sorulardan ve meraklardan biri olan şehrimize. Bildiğiniz üzere oyun yapımı birazcık gün yüzüne çıkmaya başladıktan sonra tüm reklamlarında “Harran’a hoşgeldiniz” tarzında yada “Harran’da görüşmek üzere” gibi yazıları gördük merakımız iyice artmıştı. Fakat biliyorduk ki Harran bildiğimiz Harran kesinlikle olmayacak. Bu yüzden şehir için beklentilerimizi hep düşük tuttuk ve buna değdi. Edindiğimiz bilgilere göre ve hatta sitemizde haberlerini bulabilirsiniz, Harran ismine sahip benzer isimli bir şehir yok ve bu yapımcıların ilgisini çekip böyle bir kurguyu düşünmüş ve tasarlamışlar. Oyuna girdikten sonra anlıyoruz ki oyun Harran isminde bir şehir ama İstanbul’a çok benziyor.
Dying Light’a girer girmez hemen etrafa baktık, evlerin şekilleri içerisinin dizaynı, özellikle oyundaki ana merkez “The Tower” yani kulenin içerisinde ki yaşayan türk isimli karakterler örneğin Rahim, Zafer, Gazi gibi oyun içerisindeki türk unsurlu şeyleri aradık ve göze çarpan bir kaç eşya ve halı gibi bazı küçük şeyler hariç pek fazla bir şey de bulamadık açıkçası. Kişisel olarak fikrimi sorarsanız bulmakta zorunda değiliz. Böyle bir dünya yaratılmış ve böyle olması istenmiş gönül isterdi ki evet aynen yapsalar ama kişisel olarak hiç bir şekilde bunun bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum ve böyle olması daha iyi olmuş. En azından şöyle düşünebiliriz; yapımcılar Türk oyunculara küçük şakalar yapmış ve Türk oyuncularında ilgisini çekmeyi başardılar bu kadar basit.
Gelelim Dying Light’ı biraz detaylandıralım. öncelikle karakterimizin ismi Kyle Crane ve kendisi bu dünyanın en büyük örgütlerinden birisinin (The Global Relief Effort) oyunda geçen kısa ismi ile “GRE” üyesi. Oyun çok heyecanlı başlıyor sizi zombilerin kol gezdiği bu şehre işte sana görev diyorlar. Git Süleyman’ı bul oğlunu bul dosyaları ele geçir tarzında çok basit bir görev gibi görülen bir görev verilmiş ve başlar başlamaz çok yükseklerden atlayarak zombi’lerin ortasına iniyoruz. İner inmez hemen farklı bir çete üyelerinden bir kaçı başımıza toplanıp uçaktan atılanın bir erzak yardımı olmadığını bu adam da kim tarzında tepkiler verip bizi tutmaya çalışıyorlar fakat bir anda işler değişiyor ve karakterimiz kendini pataklayıp kendi bölgelerine götürmek isteyen bu çete üyelerinden bir tanesini silahla vurup çok yüksek bir ses çıkarınca zombiler ses doğru yönelip saldırıya geçiyor ve işte o bizi kurtaran abla ve ağabey ile The Tower’ın yolunu tutuyoruz ancak ağabey kendini feda etmiş ve bizim hayatımızı kurtarmış oluyor.
Sizlere hikayenin başlangıç kısmını bu şekilde anlattım ve “spoiler” tarzında bir şey söylemek istemiyorum. Oyuna başlamadan bu incelemeyi okuyarak öğrenmeniz gereken bazı şeylerden bahsedeceğim sadece. Harran dediğimiz şehir karantinaya alınmış bir şehir. Sıçrayan virüs salgını ile birlikte şehri karantinaya almışlar ve yaşayan çok fazla insan var. Tüm hayatta kalma senaryolarında olduğu gibi bazı çeteler ortaya çıkmış, yağmacılar kol geziyor ve tabiki iyilik peşinde olan bir çok insanın bir araya geldiği de bir örgüt hemen kurulu vermiş. Bizi de zaten bu iyilik sever ağabeyler kurtarıyor ancak yinede virüsü kapmış bulunuyoruz. Neden derseniz çünkü biraz önce bahsettiğim oyunun başlangıç yerinde bir zombi tarafından ısırılıyoruz. Fakat senaryoda tipik zombi senaryolarının aksine bulunmuş bir panzehir var. İsmi ise “Antizen”. Bu şekilde bir çok insanı hayatta tutabilmeyi başarmışlar fakat antizen’in azlığı kısıtlı sayıda olması ve bilinmeyen bir uçak tarafından şehre hava yolu ile indirme şeklinde 1 kutu bırakılıp içinden de sayılı şekilde antizen çıkması Harran’ı resmen kurtlar sofrasına çevirmiş durumda. Oyun hikayesindeki büyük amaçlarımızdan en önemlilerinden biri ise bu şehrin hayatta kalan insanlarının lideri olabilmekten geçiyor.
Oyunun hikayesi anlamında özet şeklinde kısacık en önemli noktalardan bahsettikten sonra oyunun teknik kısımlarından bahsedeceğim. Dying Light tam bir görsel şölen. Oyunda oyuncuları en çok etkileyen etken ise grafikleri ve animasyonları. Mükemmel yedirilmiş kaplamalar, çizimler, gündüzün ve gecenin farkını o kadar içten hissedeceksiniz ki inanın oyunda gece dışarı çıkmak istemeyeceksiniz. Yüksek yerlere tırmanıp o şehrin tüm atmosferini içinize çekip biz zombi severler gibi “İşte bu, biz yıllardır bunu bekliyorduk, bu şehri şimdi zombi’lerden ben ve ekibim temizleyeceğiz, sizi aşağılık zombiler yaptığım silahların tadını çıkarmaya hazır olun” diye kişisel olarak bilgisayar başında avazım çıktığı kadar bağırıp haykırarak oyunu oynadım. Bütün karakterler bana bir şeyler kattı ve her karakterin animasyonları muhteşem olmuş. İnanın oyunda ana görev ve yan görev haricinde bu görsel şöleni tatmak ve bu parkur zevkini yaşamak, silahlar üretmek ve şehri keşfetmek için saatlerce boş gezip geceleri o korkuyu içimde hissedip evin yerini bulana kadar nefessiz şekilde koştuğumu söylemeden geçemeyeceğim.
Gelelim oyunun ses efektleri ve müzik kısmına. Öncelikle söylemem gereken şey şudur; oynadığımız karakter gayetten başka bir yerden geldiği oyunda size resmen yüzünüze vuruluyor. Çok iyi şekilde İngiliz İngilizcesi konuşuyoruz fakat oyundaki diğer karakterin bir çoğu akıcı şekilde İngilizce konuşsalar da aksanları var. Bu aksan sizi resmen Harran’ın içine sokmayı başarıyor. Konuştuğunuz karakterlerle sohbetiniz bitip ayrıldıktan sonra Harran’lı amcanın da ne güzel İngilizcesi var aksanını seveyim senin diyorsunuz. Bunu seslendirme olarak çok iyi yedirmişler.
Oyunun müziklerine gelirsek bunu biraz eleştireceğim çünkü bazen oyunun içerisinde sessizlik anındaki o yüksek sesli müziklerin girmesi sizin konsantrenizi bozabiliyor ve planlarınızı değiştiriyor. Fakat yapımcılar bu şikayetleri göz önüne alarak ilerde gelecek olan paketler ile bu müzik sorununu ortadan kaldıracaklarına eminim.
Teknik olarak diğer önemli kısım ise oynanış. Yapımcıların özellikle oyunculara yaşattığı bu parkur öğeleri sizi direk Mirror’s Edge adlı oyuna götürüyor ve benzerliklerin ne kadar çok olduğunu görebiliyorsunuz. Diğer taraftan oyunun zombi dövüşleri ise incelemenin başında dediğim gibi direkt olarak Dead Island oyun serisini andırıyor. Dying Light ise işte bu iki oyunu öyle güzel harmanlamış ve karşımıza sunmuş ki oynarken hem “Jumper” dedikleri o atletik ağabeylere dönüşebiliyor ve aynı zamanda bu kahrolası zombi dünyasını paramparça edecek silahları elleriyle tasarlayıp yapan o acımasız amcanın vahşetini de yaşayabiliyorsunuz. Oynanışta bazı eksikler ise küçük duvardan geçmeler dışında göze çarpmıyor ki bunlarında küçük yamalar ile düzelmesi mümkün.
Craft sistemine gelecek olursak, gayet yeterli bir silah skalası ve geliştirmeler mevcut. Evet hayalimizdeki o inanılmaz silahların istediğimiz şekli ile craft edemesek de oyunun size sunduğu çok sayıda silahlar var ki bunları ateşli silahlar olarak düşünmeyin. Biz zombi severlerin en sevdiği silahlar arasında çivili beysbol sopaları, elektrik ile güçlendirilmiş demir coplar, zombileri bütün moleküllerine ayırabileceğimiz şarjlı testereler gibi süper silahları yapabileceksiniz.
Multiplayer özelliklerine değinecek olursak Dying Light diğer zombi oyunlarının dışında farklı bir multiplayer moduna sahip ve sitemizde bulacağınız haberlerde de göreceksiniz ki yapımcılar oyuncuların yeni mod yapmalarına izin veriyor. Bunun anlamı, oyunda çok farklı modları göreceğiz ve tecrübe edeceğiz. Oyunu en eğlenceli hale getirecek olan unsurun bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü oyuncuların mod yapabildiği oyunları göz önüne alırsak, tadından yenmeyen bir çok oyun piyasada mevcut.
Dying Light oynanış videolarımız en kısa sürede sizlerle bulaşacak takipte kalın.
[review]