blank

Splinter Cell: Blacklist İnceleme

Hitman ve Metal Gear Solid şüphesiz gizlilik aksiyon oyunlarının en önde gelen iki ismidir. Her iki oyun da günümüze kadar adını ve kalitesini koruyarak geldi. Metal Gear Solid ilk oyunu ve ikinci oyununun ardından her ne kadar konsola kaymış olsa da kesinlikle türün hayranları tarafından asla unutulmayacak bir yapımdır. Hitman içinse zaten yorum dahi yapmaya gerek yok, hiç oynamamış yada bilmeyen oyunsever bulmak imkansıza yakındır. Bu iki oyunun arasına sessizce 2002 yılında giren bir oyun daha oldu ve bu oyun ileride seriyi devam ettiren oyunlar ile gizlilik aksiyon oyunlarına yeni bir soluk katacaktı.

2002 senesinde Ubisoft tarafından geliştiren ve belki de Ubisoft’ un dönüm noktası olan oyunlardan bir tanesi olan Tom Clancy’s Splinter Cell gerçekten efsanevi bir oyundu. Oyunu Hitman ve Metal Gear Solid’den ayıran en büyük özellikle sanırım çok daha fazla gizliliğe önem veren oyun yapısıydı. Ubisoft’un en kaliteli oyun serilerinden bir tanesidir Splinter Cell benim için ve tabi pek çok oyunsever için. Oyunculara daha önce yalnızca filmlerde gördüğü ajan temasını gerçekten çok iyi yansıtan oyun ardından gelen Pandora Tomorrow, Chaos Theory, Double Agent ve Conviction ile türde olan yerini sağlam bir şekilde korumaya devam etti. Hele ki Chaos Theory ile oyuna eklenen multiplayer modları oyunun ömrünü gerçek anlamda fazlasıyla uzatmayı başardı. Halen daha sunucularında Co Op oynamak için oyuncular bulmanız mümkün.

Seriye eklenen her oyunun hikayesinin arkasında ise ünlü yazar olan Tom Clancy bulunuyordu (geçtiğimiz sene hayatını kaybetti). Oyunların gerek teması, gerek hikayesi, gerekse atmosferi her zaman üst seviyelerdeydi. Fakat serinin son oyunu olan Conviction pek çok hayranını hayal kırıklığını uğrattı. Oyunun genel teması eski oyunlarda ağırlıklı olarak gizlilik üzerine ilerlerken, Conviction çok daha fazla aksiyona dayalı bir yapım olmuştu. Hatta neredeyse oyun sizi buna yönlendiriyordu ve bu durum gerçekten seri adına hiç hoş değildi.

Aslına bakarsak Ubisoft, Splinter Cell: Conviction ile oyuna pek çok yeni özellik getirdi ve bunları Conviction üzerinde test etti diyebiliriz. Doğrusu bu getirdiği yenilikleri şuan Ubisoft’ un pek çok oyununda görebiliriz. Ubisoft, bundan bir kaç sene evvel serinin yeni oyunu olacak olan Blacklist’ i tanıttığı zaman serinin hayranları gerçekten heyecanlandı. Tanıtımında gösterilen videoya bakıldığında oyun tekrardan eski Splinter Cell temasına dönüş yaşamış gibiydi. Gerek gizliliği, gerek konusu olsun oyun gerçekten kaliteli bir havaya sahipti. Hele bunların yanına günümüze uygun grafikleri, sesleri ve animasyonları da ekleyince tadından yenmeyecek kalitede bir video bizleri karşılıyordu. Ardından yakın bir zaman önce piyasaya çıkan Splinter Cell: Blacklist hayranları tarafından gerçekten sevildi ve güzel bir satış rakamına ulaştı. Peki Blacklist ile gerçekten de serinin eski oyunlarının tadına tekrardan varabilecek miydik?

30301

Fisher iş başında!

Oyunda yönettiğimiz karakter, serinin daha önceki oyunlarından da bildiğimiz üzere Sam Fisher. Oyun Conviction’ın devamı niteliğini taşıyor ama korkmayın bu tamamen eski gizlilik üzerine kurulu olan seri oyunlarının tadında bir devam. Aslında oyunun gizliliği tamamen size bırakılmış bir durumda demek daha doğru olacaktır. Her bir görevi tamamladığınız zaman karşınıza gelen istatistiksel tablo bu durumu zaten sizlere özetliyor. Oyunda düşmanlarınıza ve görevlere karşı izleyebileceğiniz 3 farklı yol bulunuyor. Bunlar; Panther, Ghost ve Assault olarak hazırlanmış. Panther; sessiz ve gölgelerden hareket ediyor ve yoluna çıkan düşmanlarını yok ediyor. Tabi bunu yaparken dediğim gibi gizlilik üzerinden ilerliyor. Ghost; gerçek anlamda bir hayalet diyebilirim. Elinden geldiğince hiç bir düşmana bulaşmadan yada sadece etkisiz hale getirerek ilerleyen bir oyun stili. Son olaraksa Assault; Conviction’ da da bolca yaşadığımız gibi, çeşitli saldırı silahlarıyla düşmanlarına karşı göğüs göğüse savaş veren bir oyun stili olmuş. Bu stilleri yeni göreve geçmeden seçmeniz gerekiyor gibi bir durum söz konusu değil. Görevler içerisinde yaptığınız hareketlere göre puanlar alıyorsunuz ve bunların sonucunda hangi stil ile ilerlediğiniz görev sonunda karşınıza çıkıyor. Yani isterseniz tüm stilleri bir arada kullanmak sizin elinizde. Elbette benim size önerim oyunun tam olarak tadını alabilmeniz için sessiz ve gizlice hareket etmeniz olacaktır. Aksi taktirde oyunun ömrünü epey kısaltmış olacaksınız.

Görevleri tamamladıktan sonra, daha önceki oyunlardan farklı olarak para kazanıyorsunuz. Bu paralar ile Sam’ in ekipmanları değiştirebiliyorsunuz ve bunu yine oyun stilinize göre yapabiliyorsunuz. Gerek giyindiğiniz elbiseler, gerekse silahlarınız olabildiğince kişiselleştirmeye açık bir şekilde tasarlanmış. Emin olabilirsiniz ki bu yaptığınız düzenlemeler oyuna tam olarak etki ediyor. Bunun yanı sıra yeni oyunumuzda bir hava aracına sahibiz ve kazandığımız paralarla bir yandan bu araca da çeşitli yükseltmeler yapabiliyoruz. Aynı şekilde aracınıza yapacağınız yükseltmeler de sizin için her zaman bir artı olacaktır.

Oyunun hikaye modunun uzunluğu kesinlikle yeterli bir seviyede tutulmuş. Özellikle oynun stilinize bağlı olarak bu süre daha da uzayabiliyor. Gerek görevlerin konuları olsun, gerekse görevlerde gittiğiniz haritalar olsun gerçekten çok başarılı bir şekilde hazırlanmış. Oyun yapısı olarak bakıldığında ise görevlerin tamamında hiç bir şekilde çizgisel bir yapı söz konusu değil. Bir görevi yerine getirmek için izleyebileceğiniz birbirinden farklı pek çok yola sahipsiniz ve bu kesinlike bu tarz bir oyun için büyük bir artı. Yazının başlarında da söylediğim gibi Ubisoft Convition’ da denediği ve oyuncular tarafından sevilen bir takım yeni mekanikleri, eski Splinter Cell oyunlarının mekanikleri ile harmanlamayı çok iyi bir şekilde başarmış. Gizlice yapacağınız saldırılar sonucunda kazanacağınız puan sayesinde düşmanlarını Conviction’ da ki gibi işaretleyip hızlıca ve güzel bir görsellikle ortadan kaldırma seçeneğine hala sahipsiniz. Bu özelliği kullanıp kullanmamak tamamen size bırakılmış durumda.

Splinter-Cell-Blacklist-Fifth-Freedom-Trailer_9

Multiplayer hız kesmeden devam ediyor

Dediğim gibi Chaos Theory ile gelen multiplayer seçeneği Blacklist’te de elbette bulunuyor, hem de çok daha geliştirilmiş bir halde. Multiplayer olarak oynayabileceğimiz genel anlamda iki mod bulunuyor fakat bunların kendi içlerinde farklı türleri var. Bir tanesi Splinter Cell hayranlarının en çok sevdiği mod olan Co Op oyun modu. Bu modda bir arkadaşınız yada oyunun size bulacağı bir oyuncuyla birlikte hikaye modunda tamamladığınız görevlerin yan hikayeleri yada tamamen yeni haritalarda geçen hikayeleri oynuyorsunuz. Oyunun kuran kişi Sam Fisher olurken, oyuna dahil olan ikinci kişi ise oyunun hikayesinde de sıkça bize yardımcı olan Briggs karakterini yönetiyor. Tek kişilik hikayede geçerli olan oyuncu stilleri tüm özellikleriyle burada da bulunuyor. Takımda ki bir kişi Ghost stili üzerinden ilerlerken, diğer oyuncu başka bir oyun stiliyle ilerlemekte tamamen özgür tutulmuş. Ama genelde iki oyuncunun da aynı yolu izlemesi oyunu çok daha eğlenceli bir hale getiriyor. Takım arkadaşınızla oyun içerisinde kullanabileceğiniz sesli chat imkanınızda bulunuyor. Fakat bu noktada dikkatimi çeken şey yaptığınız görevlerin her ne kadar farklı zorluk seviyeleri olsa da görev sayısı az olmuş. Çok daha fazla görev seçeneğine sahip olmak daha güzel olurdu diye düşünüyorum. Co Op olarak girdiğiniz görevlerde ezbere girmeniz de pek mümkün değil. Oyun aynı harita dahi olsa her girişinizde düşmanların yerleri değişiyor ve her seferinde size ayrı bir heyecan vaad ediyor.

Diğer bir mod ise elbette ki karşılıklı iki takımdan oluşan mod. Bunlardan bir tanesi Spies vs. Mercs, diğeriyse Blacklist modları. Spies vs. Mercs’ de amacımız ikişer kişiden oluşan takımlar halinde karşılıklı mücadeleye dayanıyor. Casuslar haritada bulunan noktaları hack lemeye çalışırken, askerler ise bu noktaları korumaya çalışıyor. Askerler daha önceki oyunlardan da alıştığımız gibi öldürücü silahlar kullanabiliyor fakat casusların böyle bir şansı yok. Casus olarak bir düşmanı etkisiz hale getirmenizin tek yolu sahip olduğunuz şok silahı, çeşitli ekipmanlarınız ve en etkisi yol ise yakından yapacağınız bıçak saldırıları. Casus olarak oynarken çeşitli görüş gözlüklerine sahipken askerlerde de bu özellik bulunmuyor ama bunun yerine fenere sahipsiniz! Burada bir diğer fark ise; casuslar oyunu genel oyun yapısına bağlı şekilde üçünkü kişi görüşünden oyarken, askerler daha gerilimli bir kamera açısı olan birinci kişi görüşünden oynamak zorunda. Özellikle haritalarında karanlık olduğunu düşündüğümüz zaman askerler için birbirlerinden ayrılmamak daha iyi oluyor, çünkü yalnız kalmak kesinlikle bu haritalarda isteyebileceğiniz son şey.

Blacklist modundaysa; karşılıklı 4 er kişiden oluşan takımlar bulunuyor. Bu takımlar yine casuslar ve askerlerden oluşmakta. Mantık olarak yine aynı ilerleyen bu modda ekstra olarak kendi kişisel sınıfınızı oluşturabiliyor olmanız. Bunun için elbette öncelikle belli bir multiplayer seviyesine erişmeniz gerekiyor. Ardından bulunan sınıflardan istediğinizi, oynamak istediğiniz oyun stiline bağlı bir şekilde kişiselleştirebiliyorsunuz. Oyunun zaten genel yapısına bakıldığı zaman Ubisoft kişiselleştirme olayı üzerine oldukça düşmüş. Tek kişilik hikayede bulunan kişiselleştirme özgürlüğü aynı şekilde hem Co Op, hem Spies vs. Mercs ve Blacklist’ te bulunuyor.

scbscreenshotmpeventsvm28

Grafikler ve Sesler

Grafiksel olarak Blacklist gerçekten göze hoş gelen bir yapıya sahip. Harita tasarımlarından, karakter modellemelerine oldukça detaylı bir tasarım söz konusu. Özellikle oyundaki gölge grafiği kalitesi mükemmellik seviyesinde. Zaten bu durum Splinter Cell’ in ilk oyunundan beri bulunmakta, eh gizlilik temasına sahip bir oyundan da bu beklenir zaten. Bunun dışında karakter animasyonları, özellikle Sam’in çeverede bulunan objelere karşı verdiği tepkiler, aksiyon ve hareket halinde sergilediği animasyonlar gerçekten çok kaliteli.

Oyunun sesleri de grafiklerden pek geri kalmıyor. Karakterlerin seslendirmeler, atmosfer sesleri sizi oyunun içine çekmeyi rahatlıkla başarıyor. Müziklere baktığımız zamansa biraz daha seçenek olabilirmiş fakat yine de müzikler de son derece kaliteli hazırlanmış. Aksiyonun temposuna göre eski oyunlardan beri devam eden müziklerdeki değişim Blacklist’ te de olduğu gibi devam ediyor.

1370968874_scb_screenshots_e3_coop2_130610_4h15pmptresized

Son olarak baktığımız zaman, Ubisoft Splinter Cell: Blacklist ile seriyi eski yapısına döndürmeyi başarmış. Sadece döndürmekle de kalmayıp üzerini pek çok yenilik ile süslemiş. Splinter Cell hayranları zaten oyunu çoktan oynamışlardır diye düşünüyorum. Bunun dışında kalan gizlilik oyunlarına ilgili, hatta aksiyon oyunlarına dahi ilgili bir oyuncuysanız Splinter Cell: Blacklist’i kesinlikle denemeniz gerekiyor. Umarım Ubisoft aynı kalitede yapacağı devam oyunlarıyla seriyi devam ettirmeye devam eder. Hepinize bol oyunlu günler dilerim.